MS’li bireyler günlük yaşamlarında nelere dikkat etmeli?

28.05.2025 - Çarşamba 12:40

Bir sinir sistemi hastalığı olan Multipl Skleroz (MS), kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık 1-1,5 kat daha fazla görülüyor. MS’te tanının genellikle 20-40 yaş arasında konulduğunu belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Nöroloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Meltem Can İke, MS hastalarının alınacak bazı tedbirlerle yaşam kalitesini artırabileceğini söyledi. Fizyoterapi desteği, denge problemleri ve kuvvetsizlik gibi MS bulgularının bir kısmını azaltmada etkili olabilir. Sıcak su, sıcak banyo, sıcak hava veya ateş, çoğu hastanın şikayetlerinde artışa neden olduğu için MS’li bireyler, sıcaktan sakınmalı. Sağlıklı ve dengeli beslenme ile egzersiz günlük yaşama dahil edilmeli. Sigara kullanımından kaçınılmalı.

Uluslararası MS Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü’nün ortak kararı ile her yıl Mayıs ayının son çarşamba günü Dünya MS Günü olarak anılıyor.

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Nöroloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Meltem Can İke, Dünya MS Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, MS hastalarına tavsiyelerde bulundu.

Multiple Skleroz’un (MS) beyin ve omurilikteki mesajların taşınmasından sorumlu sinir hücreleri etrafındaki koruyucu kılıfın (myelin) hastalığı olduğunu söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Can İke, “MS’teki ‘multiple’ kelimesi birden fazla bölgenin tutulumu ve ‘skleroz’ kelimesi de hasarlı bölgedeki sertleşmeyi ifade etmektedir. Bu sertleşmiş alanlara plak denilmektedir” dedi.

MS’te bağışıklık sisteminin şaşkınlığı söz konusu

MS hastalığının nedenine değinen Dr. Öğretim Üyesi Meltem Can İke, “Vücudu savunmakla görevli hücrelerin bir şekilde myelin kılıfını, vücuda yabancı bir madde gibi algılaması ve onu yok etmeye çalışması, hastalığın sebebi olarak kabul edilmektedir. Burada bağışıklık sisteminin yetmezliği değil, şaşkınlığı söz konusudur. MS’li hastalarda bağışıklık sistemi normal çalışmaktadır ancak yanlış yönlenme ile kendine zarar vermektedir. Bir süre sonra vücut bunun farkına varıp düzeltmeye çalışmaktadır. Bu şaşkınlığın nedeni, günümüzde halen bilinmemekle birlikte bazı geçirilmiş viral enfeksiyonların, çevresel faktörlerin genetik olarak yatkınlığı olan bireylerde hastalık gelişimine neden olduğu görüşü kabul görmektedir” dedi.

MS’te risk faktörleri nelerdir?

MS’te iki ayrı risk faktörü olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Meltem Can İke, “Bunlardan ilki yaşam biçimi ve çevresel etmenler olarak değerlendirilmektedir. Bunları D vitamini düzeyi düşüklüğü, aktif ya da pasif tütünle etkileşim, Epstein–Barr virüs (EBV) infeksiyonu, obezite, aşırı alkol ve kafein kullanımı  olarak sıralayabiliriz. Diğer risk faktörü olarak değerlendirilen genetik etmenlerden ilki aile öyküsüdür.  Multipl Skleroz’da kalıtım poligeniktir ve her biri hastalık riskinde küçük bir artışa sebep olan çok sayıda gende polimorfizmleri kapsar. Bunlar arasında, HLA sınıf I ve HLA sınıf II genlerinde polimorfizmler MS için en yüksek riski yaratır” dedi.

Belirtisi, şiddeti ve seyri hastalarda farklılık gösteriyor

MS’in belirtisi, şiddeti ve seyri yönünden hastadan hastaya farklılık gösterdiğini ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Meltem Can İke, “Beyin ve omuriliğin herhangi bir yerini tutabilen MS’te o bölgeye ait belirtiler ortaya çıkar. Görme bulanıklığı, konuşmada bozulma, çift görme, uyuşma, güçsüzlük, halsizlik, yürümede dengesizlik, ellerde titreme, idrar yapmada problemler ve cinsel güçte azalma gibi yakınmalar MS’te ortaya çıkan belirtilerdendir. Bu belirtilerin bir ya da birkaçı eş zamanlı görülebilmektedir. Belirtiler birkaç gün içinde ortaya çıkar, artar ve düzelmeler ile seyredebilir. Az sayıda hastada belirtilerde düzelme olmadan kötüleşme söz konusu olabilir” uyarısında bulundu.

Kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık 1-1,5 kat daha fazla görülüyor

Dünyada yaklaşık 3 milyon, ülkemizde ise 50 bin MS hastası olduğu tahmin edildiğini kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Meltem Can İke, “MS, kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık 1-1,5 kat daha fazla görülmekte ve tanı genellikle 20 – 40 yaş arasında konmaktadır. Ancak hastalık başlangıcının, belirtiler başlam